9 Mayıs 2010 Pazar

HAFIZA KARTLARI

http://www.youtube.com/watch?v=pDOzRdRisOEFlash Hafıza Kartları











Flahs hafıza kartları pek çok media formatını güç harcamadan depolamamızı sağlarlar.MP3 playrlar,oyun consolları, telefonlar, kameralar ve fotoğraf makinelerinde digital depolama alanları olarak kullanılmaktadırlar.

Electronik hafıza kartları pek çok formatta değişik amaçlar için kullanabilmektedir.Katı durum depolama araçları olarak da ifade edibilceğimiz kartlar mekanikten çok elektronik yapıya sahiptirler.





BİOS chip

Compact Flash

Smart media

PCMA Tipi hafıza kartları



Flash hafıza kartları EPROM chipler gibidirler( Elektronik Silinebilir Programlanabilir Hafıza Okuyucular) yapısında iki adet transistör bulunmaktadır.



Flash Hafıza kartlarını kullanmamızın birkaç avantajı vardır.



Hard disk gibi hareket eden kısımları yoktur.

Hızlı erişime izin verirler.

Hafif ve küçüktürler.



Peki neden hard disk kullanıyoruz sorusunun cevabı çok basit çünkü megabyte başına hard diskin fiyatı flash hafıza kartlarından oldukça düşüktür.

Smart Hafıza Kartları,Solid State Flopy Disk kartlar (SSFDC) smartmedia kartlar olarak bilinmektedirler ve Toshiba tarafından üretilmişlerdir. 2 MB ‘tan 128 Mb kadar hafızaya sahip kartlar bulunmaktadırlar.




CompactFlash kartlar 1994 yılında Sandisk tarafında üretilmişlerdir. Smart media kartlardan iki şekilde farklıdırlar. Öncelikle daha kalındırlar ve kontrol edilir bir chip kullanmaktadır.




Daha kalın olmaları smart media kartlarına göre daha çok hafıza alanına sahip olmalarını sağlamıştır.8 MB’tan 100 GB kadar hafızaya sahiptirler.



Hafıza kartlarınızı USB girişli özel kart okuyucularla , laptopların PCMCIA girişleriyle bilgisayarınıza bağlayabilirsiniz.
SD Hafıza Kartları: Genelikle fotograf makinelerinde ve kameralarda kullanılan hafıza kartı çeşididir.SDHC kartların devamı niteliğindedir.

SDHC kartların kapasiteleri 4, 8 , 16 ve 32 GB a kadar çıkarken SD kartların hafızaları 2 GB ile sınırlıdır.
http://www.youtube.com/watch?v=pDOzRdRisOE

24 Nisan 2010 Cumartesi

LED TV NEDİR  ?


Teknolojik ürünlerin yeni pazara çıktıklarında ne kadar pahalı olduklarını zamanla fiyatlarının nasıl düştüğünü hepimiz biliriz. Peki, şirketler satışlarının devamlılığını nasıl sağlayacaklar.

Elbette üründe küçük değişiklikler yapıp yeni isimler koyarak.



Samsung'un yeni LED TV ile yaptığı da bu pazarlama taktiği. LCD ekran TV arkadan florsan yerine LED' lerle aydınlatarak artık sıradanlaşan ve fiyatları düşen LCD den başka bir şey değil.

Şu An Kullandığımız LCD TV ‘lerin eksikleri Neler Peki?
Florsan kullana LCD ekran TV' ler ekranda siyah bölgelerin oluşturulması esnasında görüntü kayıpları oluşurken LEDTV nin kendine has bölgesel LED söndürme tekniği ile daha iyi siyah noktalar oluşturulmaktadır. Aynı zamanda Florsan ışıklarda renk çeşitliliğinin olmaması da bir dezavantajdır.
LED TV ekran aydınlatmasını iki şekilde gerçekleştirmektedir. Ya ekranın arka bölümü LED'lerle aydınlatılmakta ya da televizyon ekranının yan kenarları LED 'le aydınlatılmaktadır.
Yandan aydınlatmalı LEDTV 'ler LED kaynaklarının köşede olmasından dolayı oldukça ince olabilmektedirler ve LCDTV LEDTv'ler dahi daha ucuza maliyetleri olmaktadır.
Öte yandan ekran aydınlatmalı LEdTV ler oldukça koyu siyah noktalar oluşturmaktadır.Siyah bir ekran gerektiğinde o bölgedeki LED lerin tümü kapanmaktadır.
Peki LEDTv’ler plazma ekran TV’lerden daha iyi mi görüntü elde etmektedir.Bu sorunun kesin yanıtı henüz verilemiyor.İki ürününde farklı görüntüler de başarılı oldukları çoğu zaman ayır edilemedikleri söylenmektedir.
LEDTV ve LCD TV deki en büyük düşük enerji tüketimiyle LEDTV’nin oldukça başarılı olduğunu söyleyebiliriz.LEDTV aynı zamanda plazma Tv kalitesinde görüş açısı sağlamaktadır.

16 Nisan 2010 Cuma

IPTV(Internet Protocol Television) Televizyon/ve veya görüntü sinyallerinin genişbant (kablo internet/DSL) kullanıcısı aboneler veya izleyicilere internet protokolü üzerinden dağıtıldığı sistemlere denmektedir. Bu sistem genel olarak geniş bant işletmecisi tarafından sağlanan internet bağlantısına paralel olarak aynı altyapı üzerinde tahsis edilen bir bant genişliğiyle sağlanır. IPTV kendi başına bir protokol değildir. Halen tüm dünyada 100 milyondan fazla evde genişbant internet bağlantısının kurulu olduğu bilindiğinden IPTV'nin önümüzdeki yıllarda çok büyük bir hızla gelişme göstermesi beklenmektedir.

Görüntü yayınının bantgenişliği gereksinimlerinden dolayı IPTV bağlantılarının dağıtılması gereklidir. IPTV hem canlı tv yayınını (multicasting) hem de banttan yayını (VOD, Video on Demand) içerir. Bu yayınları izleyebilmek için televizyona bağlı bir set üstü alıcı cihaz ya da bilgisayar gerekiyor. IPTV için genellikle canlı TV yayınları için IGMP version 2 (kanal değiştirme işaretleşmesi) ve kayıttan izlemeler (VOD- iste ve izle) için ise RTSP protokolleri kullanılıyor. Canlı TV yayınlarının dağıtılmasında peer-to-peer (P2P, kullanıcıdan kullanıcıya) teknolojisinin kullanıldığı protokoller de yeni yeni ortaya çıkmakta. Bunun geleneksel dağıtım modellerine göre esas avantajı veri dağıtım yükünün kullanıcılar arasında paylaştırılabilmesi suretiyle dağıtıcının işletim giderlerini büyük ölçüde indirebilmesinde yatıyor. IPTV için kullanılan görüntü sıkıştırma formatları MPEG-2, H.264, WMV (Windows Media Video 9 ve VC1), XviD, DivX, ve Ogg bulunuyor.

IPTV'nin geleneksel TV sistemlerine göre en önemli avantajları her kullanıcının ayrı bir yayını izleyebilmesi ve iki yönlü iletişim yeteneğinin olmasıdır. Bu sayede kullanıcının dizi üzerinde denetim (durdurma, ileri, geri sarma v.b.) ve darbantlı kuzeni web uygulamalarında olduğu gibi izleyeceği şeyi özgürce seçebilme olanakları bulunmaktadır. Servis işletmecileri tüketicinin görüntü, data ve telefon iletişimini ayni paket içinden alabildiği bu uygulamaya "Tripleplay" demektedirler. Bir genişbant (KabloTV/KabloNet veya ADSL) hattından tüketiciye "tripleplay" sunabilmek için işletmecinin hem IPTV hem de IP Telephony (VoIP, Voice over IP) teknolojisini kullanması gerekiyor.

Halen IPTV 'nin alternatifi geleneksel uydu, kablo ve yersel yayın dağıtım teknolojileri. Ancak, kablo şebekesi kolayca geliştirilerek uyumlu hale getirilebiliyor. Diğerleri de geri dönüş yolunu genişbant, telefon veya cep şebekeleri üzerinden tamamlayarak iki yönlü etkileşimli TV(iTV) haline getirilebiliyorlar.

ABD'de iste ve izle(VOD) yayınları genellikle kablo TV şebekesinden DVB protokolü kullanılarak veriliyor ve adına IPTV denmiyor. Ancak, İtalya'da Fastweb, İspanya'da Telefonica'nın işlettiği Imagenio var. Japonya'da Yahoo BB /Softbank, Hong Kong'da NOW Broadband TV, yeni açılan SuperSun halen IPTV alanında faaliyet gösteren önemli işletmeci kuruluşlar.

2004 yılında SBC şirketi "Lightspeed" isimli büyük bir projeye para yatırdı. Proje tamamlandığında 18 milyon abonesine 20- 25 Mbs hızında internet hizmeti, internet üzerinden telefon ve IPTV sağlanacak. Gerekli yazılımın bedeli olarak sadece Microsoft'a $400 milyon dolar verecek. Bundan ayrı olarak gerekli şebeke altyapısını kurabilmek üzere de $4 milyar dolar harcıyor. Bu yatırımda en büyük pay yaklaşık 1.7 milyar dolar ile Alcatel'in vereceği erişim ve fiber teknolojileri, IP routing, Ethernet santral çözümleri, şebeke sistemleri ve tümleştirme hizmetleri bulunuyor. Bu anlaşma yepyeni ve tümleşik bir IPTV şebeke çözümü konusunda SBC, Microsoft ve Alcatel sistemlerini global anlamda biraraya getirmektedir.

2005 Ocak ayında ABD merkezli Verizon da Microsoft'un IPTV çözümünü kullanma konusunda onlara katıldı. CEO'sunun söylediğine göre Verizon $73 milyar dolarlık yatırıma girişmiş. Yeni fiber sisteminden saniyede 100 megabit hızla veri indirilebilecek, sisteme 15 megabit hızla çıkılabilecek. Bu Verizon'un FiOS isimli yeni şebekesini halen ABD'nin en hızlı, en etkileşimli şebekesi yapmaya yeterli. 2005 yılı sonuna kadar 3 milyon eve ulaşılacağı ve ve hızla büyümeye devam edileceği açıklanıyor.

Öte yandan Swisscom/Bluewin 600 kadar abone ile Kasım 2004'den bu yana deneme yayınlarını sürdürmekte idi. Bell Canada, Bell South, Reliance (Hindistan) ve TelecomItalia da bu yeni teknoloji üzerinde çalışmaktalar. Fastweb, Yahoo BB ve Swisscom/Bluewin dışında Belgacom da bu yıl ticari bir IPTV hizmetini başlatıyor.

Halen 2.5 milyon dolayında olan IPTV abonesinin 2010 yılına kadar olan 5 yıl içinde on kat artarak 25.9 milyon abone sayısına ulaşacağı, ve 10 milyar dolardan fazla bir ciroya ulaşacağı hesaplanmaktadır. Şu anda IPTV tüm dünyadaki yayıncıların, telekomcuların ve kablocuların en gözde konusu. Eksponansiyel bir gelişme bekleniyor. Kaliforniya merkezli Multimedia Research Group da 2004 yılında abone sayısı 1.9 milyon dolayında olan IPTV hizmetlerinin 2008 yılında 25.3 milyon aboneye ulaşacağını hesaplamış. 2004 yılında 635 milyon dolar olan abone gelirlerinin aynı 4 yıl içinde 7.2 milyar dolara tırmanacağını hesaplıyor. (Türkiye için bu değerlerin yüzde biri, yani 2008 IPTV cirosunun 72 milyon dolar olmasının beklenmesi çok hatalı olmaz sanıyorum)

Bu alanda uydu işletmecilerinin nasıl davranacakları da henüz belirginleşmiş değil. Bölgeler arası aktarımcı mı olacaklar, yayın dağıtıcısı mı olacaklar, yoksa doğrudan yeni etkileşimli hizmetlerin servis sağlayıcısı mı olacaklar henüz belli değil. TDG araştırmacısının söylediğine göre 20 milyonu geçen abone sayısı için hibrid teknolojilerin kullanılması Telekom şirketlerinin TV ya da, internet şebekesi üzerinden telefon hizmetleri(VoDSL) vermelerinin önüne geçecek ve hakimiyet kazanacaktır. TDG araştırmasına göre olay telekom şirketlerini aşarak kablo ve GSM şebekelerinin de dahil oldukları çoklu ortam şebeke topolojilerini etkili kılacaktır. Uydu işletmecileri kablo TV işletmecileriyle rekabet edebilmek için yayın repertuarlarını IPTV esasına göre iste ve izle(VOD) yayınlarıyla çeşitlendirebilmek zorundadır. Fiber hatların ulaşamadığı yerlerdeki kullanıcılar IP si olan VSAT terminalleri ile şebekeye girecek. Küçük çanaklarla hızlı veri akımı sağlanabiliyor. Ancak, doğrudan son kullanıcılar için hala oldukça pahalıdır. 2004 ile 2010 yılları arasında sektörün yıllık bileşik gelişme hızının %102 gibi çok cazip bir boyutta olacağı beklenmektedir. Şu anda internette mevcut iste ve izle(VOD) görüntü yayınları ayda 15 dolar gibi bedelle alınabilen genişbant(hızlı internet) servislerinden indirilebliyor. Ucuz ve son derece elverişlidir. Kullanıcısı da çok. Ama şimdi bir de bunun gerçek yayın kalitesinde ses ve görüntüler indirilebilen IPTV halini düşünün. Endüstriyel olarak eski dengelerin tümünü değiştireceği kesindir. Örneğin TV endüstrisi artık içeriği yayıncının müşteriye ittiği modelden, tüketicinin istediği içeriği kendine çektiği modele doğru geçiyor, eski düzen tersine dönüyor. Bu bir devrim olarak tanımlanabilir..

14 Nisan 2010 Çarşamba

Elektronik ve Haberleşme

Elektronik ve Haberleşme

Casper, kullanıcılar için yeni Casper Nirvana 12,1" Tablet PC modellerini piyasaya sundu.


Daha önce cep telefonlarında kullanılan dokunmatik ekran özelliğini dizüstü bilgisayara taşıyan Casper Nirvana 12,1" Tablet PC, güvenliği maksimuma çıkaran parmak izi okuma özelliğini de içinde barındırıyor.

Casper Nirvana 12,1" Tablet PC, küçüklüğü, kolay taşınabilirliği ve dokunmatik ekran özelliğine sahip olmasının yanı sıra, en son teknolojik özellikleriyle de ön plana çıkan bir ürün.

Casper tarafından piyasaya sunulan Casper Nirvana 12,1" Tablet PC, toplantıdan toplantıya koşan profesyonelleri, dizüstü bilgisayarı yanında olmadan yaşayamayan teknoloji tutkunlarını, müzik ve resim arşivi olmadan rahat edemeyenleri, kısacası teknolojiyi daima yanında bulundurmak isteyenlere yönelik geliştirilmiş bir ürün.


180 derece dönebilen dokunmatik ekrana sahip olan Casper Nirvana 12,1" Tablet PC'nin "Touch Screen" özelliği sayesinde; kullanıcılar fare veya tablet kalemi ile yaptıkları pek çok şeyi parmaklarıyla da yapabiliyor. Örneğin sayfaları gezebiliyorlar, ekran üzerinde ikonların kontrolünü yapabiliyorlar, hatta yazı bile yazabiliyorlar.


Casper Nirvana 12,1" Tablet PC'nin işletim sistemi Windows Vista. Parmak izi okuyan fingerprint sistemi ile kullanıcılar Casper Nirvana 12.1" Tablet PC'lerinin içerisindeki verilere, elektronik postalara en hızlı, en güvenilir ve en kolay şekilde erişebiliyor.

Diğer özellikler

* Beyaz ve siyah olmak üzere iki renk seçeneği

* 1.3 MP Entegre Web Camera

* Bluetooth

* DVD Yazıcı

* Parmak izi okuyucu (fingerprint)

* Kensington Lock Desteği

* 180 Derece dönebilen dokunmatik ekran

Casper'ın Tablet PC modelleri,1099 Dolar+KDV ve 1599 Dolar+KDV arasında geniş bir fiyat yelpazesine dağılmış durumda. Tercih edeceğiniz işlemci ve benzeri donanımsal özellikler, PC'nin satış fiyatının belirlenmesinde önemli rol oynuyor.
http://www.youtube.com/watch?v=aA-tOsM6F4Y

EMO DUYURUSU

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI BASIN AÇIKLAMASI

Türkiye, bilgi teknolojileri altyapısı, kullanımı ve hazırlık endeksinde irtifa kaybediyor...
Bilgi Toplumu Stratejisi Hedefleri Kağıtta Kaldı
Türkiyeye İnternetin gelişinin 17. yılı 12 Nisanda doldu. Geçen ay sonunda yayınlanan Küresel Bilgi Teknolojileri Raporu, 5-18 Nisan tarihleri arasında kutlanan İnternet Haftasına gölge düşürdü. Rapora göre Türkiye, 133 ülkenin yer aldığı, hem bilgi ve iletişim teknolojileri altyapısı, hem bu teknolojilerin kullanımı hem de hazırlık endeksinde sınıfta kaldı. Ağ Toplumuna Hazırlık Endeksinde geçen yıl 55. sıradan 61e düşen Türkiye, bu yıl da 69. sıraya geriledi. Türkiyede ilk kez 2006 yılında yürürlüğe konulan 5 yıllık Bilgi Toplumu Strateji Belgesi hedefleri de kağıt üzerinde kaldı.

Bilgi Toplumu Strateji Belgesi (2006-2010) kapsamında İnternet kullanıcı yoğunluğunun 2010 yılında yüzde 51e çıkması hedeflenmişti. Ancak küresel krizin etkisiyle 2009 yılında bu oran yalnızca 2.3 puan artarak yüzde 38.1 olabildi. Stratejinin hazırlandığı dönemde yüzde 14 olan İnternet kullanıcısı oranı yıllık ortalama 6 puan artabilmiştir. Hedefin yakalanabilmesi için bu yıl İnternet kullanıcısı oranının 12.9 puan birden artış göstermesi gerekmektedir ki, bu olası değildir.

Yine Strateji Belgesi hedefleri içerisinde genişbant abone yoğunluğunun yüzde 2den 2010 yılında yüzde 12.5e çıkarılması hedeflenmişti. Ancak 2007de bu oran yüzde 6, 2008 yılında yüzde 8.4 olurken; geçen yıl yüzde 9da kaldı. Bu hedefin de 2010 yılında gerçekleştirilemeyeceğini söylemek kehanet olmayacaktır. Nitekim AKP Hükümeti de yayınladığı 2010 Yılı Programında, Bilgi Toplumu Strateji Belgesindeki yüzde 12.5lik hedefi yüzde 11e çekmiştir.
Bilgi teknolojileri alanında 3.1 milyar dolar olan pazar büyüklüğünün 2010 yılında 9.6 milyar dolara çıkarılması hedeflenmişti. Ancak 2007 yılında pazar büyüklüğü 4.7 milyar dolar, 2008 yılında 7.1 milyar dolar olurken, 2009 yılında 6.8 milyar dolara geriledi. Bu veriler pazar büyüklüğünde de hedefin yakalanamayacağını göstermektedir. AKP Hükümetinin 2010 Yılı Programında da bilgi teknolojileri pazar büyüklüğüne ilişkin 2010 yılı hedefi 9.6 milyar dolardan 7.5 milyar dolara çekilmiştir.

Ağ Toplumuna Hazırlıkta Durmak Yok Düşüşe Devam
Bilgi Toplumu Stratejisi hedeflerinin gerisinde kalındığı gibi ülkemizin dünya sıralamasındaki yeri de geriledi. Dünya Ekonomik Forumunun ve Dünya İçin İş Okulunun (INSEAD) birlikte hazırladığı, mart ayı sonunda açıklanan, Küresel Bilgi Teknolojileri Raporuna (2009-2010) göre Türkiye, 133 ülke içerisinde Ağ Toplumuna Hazırlık Endeksinde yine geriledi. Ağ Toplumuna Hazırlık Endeksine 2001 yılında 41. sıradan giriş yapan Türkiye, 2007 yılında 55. olmuştu. Sıralamada 2008 yılında 61e düşerken, 2009 yılında da 69a indi.

Bu genel endeksin dayandığı "çevresel faktörler, hazırlık ve kullanım" başlıklı 3 bileşene bakıldığında da Türkiyenin ciddi bir gerileme içerisinde olduğu görülmektedir. Çevresel faktörler bileşeninde 56. sıradan 59a düşen Türkiye, bilgi ve iletişim teknolojileri kullanım bileşeninde 54ten 62ye gerilerken; bilgi ve iletişim teknolojilerine hazırlık bileşeninde ise 69. sıradan 90. sıraya kadar düştü.

Altyapı Gelişimi Umut Vaat Etmiyor

Bilgi ve iletişim teknolojilerinin altyapısının gelişimini ve yaygınlaşmasını gösteren endeks sıralamasında, 2008 yılında 60tan 62ye düşen Türkiyenin 2009 yılında da aynı düzeyde kaldığı görülmektedir. Bilgi ve iletişim teknolojilerine ilişkin yasal çerçeve açısından 56. sıradan 63. sıraya düşen Türkiye, bilgi ve iletişim teknolojileri pazarının gelişimine ilişkin alt endekste 66. sıradan 64e çıktı. Ancak bu 2 sıralık yükselişle, önceki yıl yaşanan düşüşü telafi edemeyen Türkiye, 2007 yılında bulunduğu 51. sıranın oldukça gerisinde kaldı.

BİT Hazırlığında Türkiye Yayan Kaldı

Bireysel olarak bilgi ve iletişim teknolojileri kullanımına hazırlık endeksinde Türkiye, 64ten 94e kadar geriledi. İş dünyasının faaliyetleri sırasında bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanmaya hazır olma durumunu gösteren endekste 63. sıradan 79. sıraya indi. Kamunun bilgi ve iletişim teknolojilerine hazır olma endeksinde ise geçen yıl 65.likten 87. sıraya düşen Türkiye, bu yıl ancak 83e ilerleyebildi.
Kullanım bileşenini oluşturan 3 alt endeksten bireysel olarak bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanım endeksinde 61. sıradan 55. sıraya, kamunun kullanımı endeksinde 60. sıradan 57. sıraya yükselen Türkiye, iş dünyasının kullanımında 48. sıradan 54. sıraya düştü. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin bireysel kullanım endeksinde bu yıl yaşanan yükseliş geçen yıl yaşanan 4 sıralık düşüşü telafi ederek, Türkiyeyi 2 sıra yukarı çıkardı. Ancak kamunun kullanım endeksinde bu yıl yaşanan yükseliş, geçen yılki 4 sıralık düşüşü dahi telafi edemedi.

İşsizlik Yapısal, Çözümler Sanal

Tüm dünyanın küresel ekonomik krizden etkilendiği dikkate alındığında, ülkemizin diğer ülkeler içerisindeki sıralamada gerilere düşmesi yalnızca küresel ekonomik krizle açıklanamayacak yapısal sorunların varlığına işaret etmektedir. EMOnun 2009 yılı araştırmasına göre bilgisayar mühendislerinin yüzde 9.5i, elektronik haberleşme mühendislerinin yüzde 8.3ü, elektronik mühendislerinin yüzde 7.7si, elektrik-elektronik mühendislerinin de yüzde 10.7sinin işsiz olduğu belirlenmiştir. Türkiye İstatistik Kurumunun bu yıl ilk kez yayımladığı mesleki alanlara göre işsizlik verilerine bakıldığında da bilgisayar alanında meslek lisesi, yüksek okul ya da fakülteden mezun olmuş olanlar arasında işsizlik oranı yüzde 20.6dır. Bu oranla bilgisayar alanı, 21 mesleki alan içerisinde en yüksek işsizliğin olduğu 4. meslek grubudur. Mevcut mezunlara dahi iş bulamayan AKP Hükümeti, 2010 Yılı Programında resmi eğitim kurumları dışında sertifika programlarıyla bilgisayar alanındaki işgücü arzını artırmayı planlamıştır:
"BİT (bilgi ve iletişim teknolojileri) sektörünün nitelikli personel ihtiyacı, belirlenecek uzmanlık alanlarındaki uluslararası kabul gören sertifika programları vasıtasıyla karşılanacaktır."

Yabancı mühendislerin ve teknik elemanların ülkemizde çalışmasını kolaylaştıracak bu tür düzenlemeleri yaşama geçiren AKP Hükümeti, her yıl mezun olan 6 bin yeni bilgisayar, elektronik, elektronik haberleşme, elektrik-elektronik mühendisine nasıl iş bulacağını açıklamak zorundadır.
Gelir dağılımı uçurumu ve genişleyen yoksulluk, eğitim başta olmak üzere bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanımında yoksunluğu beraberinde getirmektedir. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin yaygınlaşabilmesi, bu alanda tüketen değil üreten bir ülke olabilmemiz için, ekonomi politikalarının yönünün kamuya döndürülmesi zorunludur.

13 Nisan 2010 Salı

uydu deriz?telefonla konuşuruz,televizyon seyrederiz.nedir bu sistem,fizik kurallarının kullanılıp bize rahatlığı sunmasımı

Uyduları kullanarak küresel iletişim fikri ilk olarak ünlü İngiliz bilim adamı ve bilim kurgu yazarı Arthur C. Clarke tarafından Mayıs 1945'te ortaya atılmıştır.

"Dünya merkezinden 42,000 km yukarıda 24 saatlik periyotla dönen uzay terminalleri zinciri sayesinde tüm iletişim sorunu çözülebilir. Kurulacak uzay terminallerinin yörünge üzerindeki yerleşimi için pek çok ayarlama gerekse de Şekil-1'de gösterilen metot en kolay olanıdır. Yerden bakan gözlemciye göre ekvator üzerinde dünya merkezinden 42,000 km yükseklikte bulunan terminaller oldukları yerde gözükeceklerdir. Bu metot yeryüzünde yönlü alıcı kurulumunu büyük ölçüde kolaylaştıracaktır."






"Aşağıda belirtilen boylamlar, yerleştirilecek 3 terminalin tüm yerküreyi kapsaması için önerilen değerlerdir.
300º Doğu- Afrika ve Avrupa
1500º Doğu- Çin ve Okyanusya
900º Batı- Kuzey ve Güney Amerika"

Günümüzde sivil ve askeri haberleşme amaçlı olarak sıklıkla kullandığımız uydu haberleşme sistemleri, iletişim alanında daha hızlı ve yüksek kapasiteli ama aynı zamanda da düşük maliyetli sistemler yaratma çabaları sonucunda ortaya çıkmıştır.
İkinci Dünya Savaşı sayesinde büyük gelişme kaydedilen güdümlü füze ve mikrodalga haberleşme teknolojileri, beraber kullanımları sayesinde yeni bir teknolojinin, Uydu Haberleşme Sisteminin doğmasına neden olmuştur.

1957 yılında uzaya ilk uydunun (Sputnik) gönderilmesi ile uzay çağı başlamıştır. 1958 yılında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Eisenhower'in uydu üzerinden Amerika'ya yılbaşı mesajı yollaması, 1960 yılında ilk yansıtıcı uydunun kullanılması, 1962 yılında ilk röle uyduların kullanılması ve ilk yere göre durağan (geostationary) uydunun kullanılmaya başlanması uydu haberleşme sistemlerinin gelişim hızını göstermede örnek teşkil etmektedirler.

Uydu iletişim sistemleri; bir uydudan, uydunun yörüngesini, uzaydaki konumunu ve çalışmasını denetleyen bir yeryüzü istasyonundan ve uydu üzerindeki transponder (alma frekansını, gönderme frekansına çevirici) aracığıyla gerçekleştirilen ve iletişim trafiğinin gönderilmesini (çıkarma hattı, uplink) ve alınmasını (indirme hattı, downlink) sağlayan yer terminalleri ağından oluşmaktadır. Uydunun kendisi ise iki temel bölümden oluşmaktadır:
Yük (Payload),
Link (Yol).
Yük, iletişim sinyali için transponder işlevini yerine getiren antenler, alıcılar ve vericilerden oluşur. Linkte ise, durum denetimi, sıcaklık denetimi, komut ve telemetri sistemleri bulunur. Temel olarak link, yük çalışması için destek (uydu bakım ve onarımı) görevlerini yerine getirir.

Uyduya uzaya atıldıktan sonra, ekvatorun üzerinde, yeryüzüne göre değişmeyen belli bir yükseklikte (36,000 km), yörüngesel bir konum ya da bölme tahsis edilir. Bu bölmeler, yanları 0.1º ile 0.2º arasında olan ve birbirlerinden 3º ya da 4º mesafede konumlandırılırlar. Uzay tarafından uygulanan kuvvetler nedeniyle uydunun senkron (yeryüzüne göre durağan) yörüngesinden çıkmasını engellemek amacıyla yerdeki kontrol merkezi yörünge kontrol sinyalleri ile uyduyu kendisine tahsis edilen bölgede tutar. Bunu gerçekleştirmek için de uyduda bulunan ve püskürtme maddesi olarak genelde hidrazin (N2H4) kullanan idare roketleri kullanılır. Tipik olarak her sene 10~15 kg arası püskürtme maddesi kullanılır.

Uydu, kendisi için gerekli olan elektrik enerjisini üzerinde bulundurduğu güneş panellerinden sağlar. Uydunun güneşi göremediği durumlarda ise daha önceden çalışması sırasında doldurduğu pilleri kullanmaktadır. Uydu her gün yeryüzü tarafından birer kere, ilkbahar ve güz noktaları (dönenceleri) civarında tutulur, dolayısıyla güneşle olan doğrudan bağlantı kesilir. Tutulmalar 70 dakika kadar sürebilir ve bu sırada pil enerjisi kullanılır.




Uydu Sınıfları
Günümüzde kullanılan uydu tipleri, dünya üzerinde bulundukları yörüngelere göre üç grupta sınıflandırılır. Bunlar sırasıyla dünya etrafında bir günde bir turdan fazla yol alan uydular olan LEO tipi uydular, dünyanın etrafında dünya ile aynı hızda dönen GEO tipi uydular ve dünya etrafındaki dönüşünü bir günden daha uzun sürede tamamlayan HEO tipi uydulardır.





Uydunun Yapısı
Uyduları yapı bakımından üç bölüme ayırabiliriz. Birinci bölüm hizmet bölümü denilen ve uyduyu yörüngede tutan, hareketlerini düzenleyen, dengeleyen kimyasal ve elektriksel tepki motorlarını, hareket sistemini, yakıtı ve aküleri barındıran bölümdür. İkinci bölümde uydunun ana görevini yerine getiren transponderler, bilgisayarlar vb. tüm haberleşme donanımı yer almaktadır. Üçüncü bölüm ise güneş levhaları ve tüm antenlerin bulunduğu dış kısımdır.
Uydunun tasarımı, haberleşmenin niteliği ile doğrudan ilgilidir. Dünya üzerinde bir yörüngede bulunan uydunun alıcı ve verici antenlerinin, dünya üzerinde istenen bir noktaya yönlendirilebilmesi için antenlerin her zaman dünyaya dönük olması gerekmektedir. Aksi halde iletişimin sürekliliği sağlanamayacaktır.
Uydu, yörüngede iken yerçekimi farklılığı, dünyanın manyetik alanı, güneş enerjisi gibi dış etkenler yanında uydunun dengelenmemiş iç hareketleri gibi birçok değişik kuvvetin etkisindedir. Bu etkenler uydunun istenen yörüngede kalmasını önlemektedir. Bu kuvvetlerin olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak ve dolayısıyla uyduyu kararlı bir durumda tutmak için, uyduyu kendi ekseni etrafında döndürmek gerekmektedir. Böylece uydunun, yüksek açısal momentumu bulunan bir denge çarkı gibi davranması sağlanmaktadır. Antenlerin her zaman dünyaya dönük tutulması için antenler ve tüm haberleşme donanımı uydunun dönme hızıyla aynı hızda, ancak dönme yönünün tersinde dönen düşük ataletli bir platform üzerine oturtulmuştur. Uydunun bu şekilde kararlı tutulmasına "Çift Dönme" yöntemi denir. Günümüzde ise yeni kararlı tutma yöntemleri geliştirilmiştir. Bunlardan en önemlisi "Üç eksenli kararlı tutma" yöntemidir.
Şekil-2'de bu iki yöntemin yapısal farklılıkları görülmektedir. "Çift Dönmeli" uydularda çeper solar hücreleri ile kaplanmış ve antenler ters yönde dönen platform üzerine oturtulmuştur. Öte yandan "Üç Eksenli" uydularda gerekli güç, solar hücrelerden sağlanmaktadır. Ancak bu hücrelerin yerleştirildiği solar levhalar hareketlidir ve her zaman güneşe dönük durumda tutulmaktadır. Yazının bundan sonraki bölümlerinde eşzamanlı yörüngede bulunan uydular üzerinden gidilecektir.









Uydu Kontrolü
Dünya yüzeyine göre sabit bir nokta üzerinde dolanan bir iletişim uydusunun iletişim işlevleri, yörüngenin ve durumun tam bir denetimini gerektirir. Durum denetimi, antenleri yöneltmek için gereklidir.


Daha önce belirtildiği gibi, her uyduya ekvatorun üzerinde dünya yüzeyinden yaklaşık 36,000 km yukarıdaki yörüngede bir boylam tahsis edilmiştir (Şekil-3). Yer antenlerinden çoğu izleme yapmayan tür antenler olduğu için, uydunun önemli miktarda hareket etmesi, uydunun hüzme pozisyonunu değiştirir. Bu durum istenen iletişimin bozulmasına ve hatta kesilmesine neden olur. Bu nedenle yer uydu istasyonu, uydu yörüngesini sürekli denetler.


Geçmişte, Telsiz sistemleri belirli bir kullanıcıya tahsis edilmiş kanallar biçiminde tasarlanırdı. Çoğunlukla bazı kanallar yoğun trafikten tıkalı konuma gelirken bazı kanallar boş olarak beklerdi. Kanallar verimli kullanılamazdı. Kanal kullanım verimliliğini sağlamaya yönelik çözüm Trunk Telsiz Sistemidir.

Telsiz sistemi mevcut boş kanalları kullanıcı havuzunda bulunan bir çok kullanıcı grubundan birine çağrı süresince tahsis eder. Çağrı sona erdiğinde, boşalan kanal kullanıcı havuzundaki bir başka kullanıcı grubuna tahsis edilir. Bu yöntemle, bütün boş kanallar geniş bir kullanıcı tarafından ortaklaşa kullanılmış olur. Bu teknik kanal başına düşen kullanıcı sayısını önemli ölçüde artırdığı gibi kanal bloklanması ihtimalini de konvansiyonel sistemlere oranla azaltır

Kanal kullanma tekniklerine ilave olarak, Trunk Telsiz Sistemi kullanıcılara konvansiyonal telsizlerde olmayan bir çok özellik sağlar. Bu özellikler; Durum/Kısa Mesaj Gönderme, belirli bir telsizi yasaklama, Tüm Sisteme Çağrı, Çağrı Önceliği vb. Sistemde boş kanal olduğunda kanal seçimi otomatik yapılır ve operatör müdahalesi olmadan çağrı yönlendirilir

Trunk telsiz sistemlerinde çok siteli mimari kullanmak mümkündür. Çok siteli mimari telsiz kullanıcısına, geniş alan kaplama avantajı sağlar. Tek yada çok siteli trunk sistemlerde yetkili ve kayıtlı kullanıcılar kontrol kanallarından veri gönderip alabilirler.

Tüm özelliklerinin yanısıra Trunk Telsiz Sistemi kullanıcılarına hızlı servis alabilme, kolay kullanım, Kimlik kodlarıyla gizlilik gibi özelliklerde sunar. Kimlik Numarası her sistem abonesi telsize programlanabilir. Bu kimlik numaraları çeşitli yetki dereceleri oluşturmaya da yarar. Örneğin bir kullanıcı eğer yetkilendirilmiş ise tüm haberleşme trafiğini keserek Yüksek Öncelikli çağrı yapabilir.

7 Nisan 2010 Çarşamba

Türkiye genelinde;
1-Kredi kartı ve hesap işletim ücreti alan tüm bankalara karşı başlatılmış bulunan toplu harekete katılıp bizlerden sağlanan haksız kazançlara dur demeye var mısınız!!!!!!
Şu an tüm Türkiye’de başlamış olan bu harekette yapmanız gerekenler kredi kartınız varsa ve bundan yıllık aidat alınıyorsa yada herhangi bir nedenle banka hesabınız varsa ve bu hesaplardan hesap işletim ücreti alınıyorsa bankanıza bir dilekçeyle başvurup daha önceki yargı kararlarını dilekçenize eklemek olacaktır.Bu konuda pek çok kazanılmış mahkeme kararı var.Aşağıdaki linki inceleyerek daha geniş bilgi sahibi olabilirsiniz.

Bugüne kadar ödediğiniz geçmiş tüm hesap işletim ücretleri ve kredi kartı aidatlarını faizleriyle beraber belirteceğiniz bir hesaba ya da kredi kartınıza yatırılmasını talep edebilirsiniz.
http://www.tuketiciler.org/?com=files.read&ID=12&pID=87

2-Türk Telekom ve diğer sözüm ona ADSL sağlayıcılarına karşı başlatılmış bulunan toplu harekete katılıp bizlerden sağlanan haksız kazançlara dur demeye var mısınız!!!!!!
Diğer bir konu da Türk Telekom ve sözüm ona Türk Telekom’a rakip olduklarını iddia eden diğer ADSL sağlayıcıları ile ilgili:
Bu şirketler dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş bir fiyatla ADSL sağlamakta ve ellerinde tuttukları bu büyük ve her geçen gün de büyüyen piyasayı istedikleri gibi kullanmaktadırlar.Hem düşük hızlı hem de pahalı internet sadece Türkiye’de bunu unutmayalım.Diğer ülkeler bizim şu an kullandığımız hızlara gülerler.
Bu konuda da yapmamız gereken TTnet’e ya da hangi ADSL sağlayıcısından ADSL hizmeti alıyorsanız ona hızların yükseltilmesi ve fiyatların düşürülmesi aksi taktirde aboneliklerimizin iptalini istemek zorunda kalacağımızı bundan da en çok onların zararlı çıkacağını anlatan dilekçeler ya da mailler göndermektir. Lütfen aşağıdaki makaleyi dikkatli okuyunuz.
Teknoloji ve bilişim çağını yakalamaya çalışan Türkiye, Avrupa'nın en pahalı ve en yavaş internetini kullanıyor. Hükümetin yürüttüğü kampanyalar ile Türkiye'de her gün bilgisayar ve internet kullanıcılarının sayısı artarken, özelleştirilen Türk Telekom hızlı ve ucuz internet hizmeti sağlamamakta direniyor. Sektör temsilcileri ise sorunun Türk Telekom'un sektörde tekel olmasından kaynaklandığını savunarak, bu sorunun ancak kablo televizyon şebeke hattının özelleştirilmesi ve Türk Telekom ile rekabet edebilir duruma getirilmesiyle çözülebileceğini ifade ediyor.
İngiltere'de faaliyet gösteren Enformasyon Teknolojisi Keşif Vakfı'nın araştırmasında Türkiye'nin Avrupa'nın en yavaş internet ağına sahip ülkelerden biri olduğunun ortaya çıkması ve OECD raporlarında Türkiye'nin en pahalı interneti kullandığının bildirilmesi, internet kullanıcılarının ve sektör temsilcilerinin tepkisini çekti. Araştırmanın sonuçlarını İHA'ya değerlendiren Serbest Telekomünikasyon İşletmecileri Derneği (TELKODER) Başkanı Yusuf Ata Arıak, bu durumun tek sorumlusunun tekel konumundaki Türk Telekom olduğunu ileri sürdü. Arıak, Türk internet kullanıcılarının Avrupa'nın en pahalı ve en yavaş internetini kullanmaya mahkum edildiğini belirterek, bunun nedeninin Türk Telekom tarafından kurulan TTNET internet sağlayıcı şirketin sektörde tekel durumunda olmasından kaynaklandığını söyledi. Uzun yıllardır bilişim sektörünün içinde hem kullanıcı hem işletmeci olarak yer almasına rağmen evine aldığı ADSL'in bir haftadır bağlanmadığını belirten Arıak, "Türkiye internet hızında çok gerilerden geliyor.
İnternet fiyatlarında ise yukarılarda dolaşıyor. İnternet kullanan insan sayısında da epeyce gerilerden geliyoruz. Çükü bu alan tekelin elinde mahkum durumda. Rekabet yok, yeni firmaların önü açılmıyor. Bugün Türkiye'de herhangi bir vatandaş hızlı internet kullanmak isterse sınırlı sayıda küçük özel firmaları bir tarafa bırakırsak yüzde 97 oranında Türk Telekom'a eli mahkum. Türk Telekom şirketi tekel diyebileceğimiz bir durumda. Tekelin olduğu bir yerde rekabet olmaz, yatırım olmaz, kalite ve hız da olmaz.
Dolayısıyla geldiğimiz durum sürpriz değil" şeklinde konuştu.
Türk Telekom'un özelleşmeden önce tamamının devlete ait bir şirket olduğunu özelleştikten sonra da yabancı bir firmaya sahip olduğunu, ancak tekel durumunda hiçbir değişiklik olmadığını belirten Arıak, Türk Telekom'u satın alan yeni şirketin hiçbir yatırım yapmadan daha çok para kazanmayı hedeflediğini ileri sürdü. Arıak, bu duruma ancak Ulaştırma Bakanlığı'nın son verebileceğini belirterek, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın havacılık sektöründe rekabet ortamı getirerek gösterdiği başarıyı iletişim sektöründe gösteremediğini iddia etti. Türk Telekom'un özelleştirilmeden önce kablo televizyon şebekesinin ayrıldığını hatırlatan Arıak, Türk Telekom'un tekel durumunun kırılarak bilişim sektöründe rekabet ortamının sağlanmasının ancak bu kablo televizyon hattının özelleşmesiyle mümkün olacağını söyledi. Arıak, "Bu alan eğer özelleştirilebilirse Türkiye'nin büyük bir yeni yatırım ve rekabet ortamı ortaya çıkar. Şimdi 2 megabayt hız konuşulurken kablo televizyon üzerinden 100 megabayt hız vermek mümkün olacak. Bunun alt yapısı da şu anda Türkiye'de mevcut, ancak kullandırılmıyor. Biran önce kablo televizyon hattının özelleştirilerek Türk Telekom ile rekabet edebilir hale gelmesi gerekir" dedi.
Bu yazıyı mümkün olduğu kadar çok kişiyle paylaşın ki bu hareket birilerinin dikkatini çeksin.
RADYO DALGALARI


Radio dalgalrı müzik ,resim,konuşma ve datayı her gün yüzlerce şekilde görünmez olarak tarnsfer edilmesinde kullanılmaktadır.Radyo dalgaları ilk uygulamalrından itibaren toplumun değişmesinde büyük bir rolleri olmuştur.cep telefonlarıyla konuşurken,telsiz telefonlarla ve diğer tüm kablusuz teknolojilerde radyo dalgalrından yaralanılmaktadır.

1) AM ve FM Radyo yayınları
2) Telsiz Telefonlar
3) Garaj kapılarının açılmasında kullanılan Uzaktan kumandalar
4) Radio kontrollu oyuncaklar
5) Televizyon yayınları
6) Cep Telefonları
7) GPS alıcılar
8) Uydu Haberleşmesi


Bu listeye mikrodalga fırınları ve radarları da eklememiz mümkündür.İletişim araçları ve navigasyon sistemleri radyo dalgasız düşünülemez.Günümüzdeki wireless internet erişimide radyo dalgalarından yararlanmaktadır.Bu gelecekte daha rahat bir yaşam anlamınada gelmektedir.
Wİ-Fİ Nedir?

Wireless bir network radyo dalgalarını cep telefonu, televizyonlar ve radyoların kullandığı gibi kullanır. Aslında wireless ağ iki taraflı radyo iletişimi gibidir.
Peki, bu iletişim nasıl sağlanmaktadır?

1) Bilgisayarımızın wireless adaptörü bilgiyi radyo sinyallerine çevirmektedir. İletimi de Anten kullanarak sağlamaktadır.
2) Bir wireless router da sinyalleri alıp çözer. Routerda çözülen bilgileri
Fiziksel internet bağlantısıyla tüm ağa iletir.


Bu süreç aynı zamanda ters olarak da işleyebilir. Router ağdan bilgiyi alır ve radyo sinyallerine dönüştürür ve wireless adaptör gönderilen sinyalleri alır ve kod çözümleme işini alır.
W-Fi iletişiminde kullanılan radyolar walkie-talkie, cep telefonu ve diğer araçlardaki radyolarla aynıdırlar.
Radyo dalgalını çevirebilir ve alıp- gönderebilirler. Fakat Wi-Fi radyoların birkaç dikkate çekici yönü vardır.


1) 802.11a standardı olarak bilinen Wi-Fi 5 Ghz ‘den 54 megabit datayı saniye transfer edebilirler.
2) OFDM (orthogonal frekans bölmeli çoklama) metodunu kullanırlar. Böylelikle radyo sinyalleri birçok alt sinyale bölerek iletimin yapılmasıdır. Bu büyük oranda girişimin engellenmesidir.
3) 802.11b daha yavaş ve daha ucuz bir iletim standardıdır. Diğer hızlı standartların fiyatları düştükçe bu standarda olan talep azalmıştır.
802.11b standardı 2.4 Ghz frekans bandında iletim yapmaktadır.11 saniyede megabit dataya kadar iletim yapmaktadır. Bu standardın hızını artırmasını sağlayan kullandığı CCK modülasyon tipidir.
4) 802.11g 2,4 Ghz radyo spektrumunda iletim yapmaktadır( 802.11b gibi) fakat daha hızlıdır saniyede 54 megabit hızına kadar çıkabilmektedir. Hızlı olmasını sağlayan 802.11a gibi OFDM modülasyonunu kullanmasıdır.
5)802.11n en yeni iletişim standardıdır. Spektrumu ve hızı önemli ölçüde artırmaktadır. saniyede 140 megabit’e kadar bilgi transfer edebilmektedir.